Çocuklarda erken yaşta oynayarak öğrenme

 Çocuklarda erken yaşta oynayarak öğrenme

Her insan noksan doğar; bebekler ve küçük çocuklar büyümeye ve dönüşmeye, öğrenmeye ve gelişmeye devam ederler. Etraflarındaki dünya ve bu dünyada yaşayan insanlarla aktif şekilde etkileşimde bulunan çocukların deneyimleri güçlenir ve nöronlarının bağlantı ve iletişim kurma ve iş birliği yapma yeteneğinin artmasıyla beyin mimarileri gelişir. Çocuklar, deneyimlerini şekillendirirken deneyimleri de onları şekillendirir. Erken yaşlarda, bu doğuştan gelen etraflarındaki dünyayı keşfetme, anlama ve bu dünyaya hakim olma motivasyonu çocukların bütünsel gelişimi için temel bir etkendir.

Çocuklar, yaşamlarının erken dönemlerinde “maksimum düzeyde öğrenme yatkınlığı” olan güçlü ve kabiliyetli öğrencilerdir. Zaman, mekan ve uygun bir ortam sağlandığında çocuklar, devamlı öğrenme yolculuklarına katkıda bulunan ve bu yolculuğu tamamlayan kendi öğrenme yollarını bulurlar. Bu öğrenme yolları, çocuğun iradesini destekleyen kümülatif ve somut deneyimler sağlayarak çocukların uygun, doğru ve anlamlı bağlamlarda öğrenme ve gelişim düzeylerini pekiştirmelerine ve iyileştirmelerine olanak tanır. Bu öğrenme sürecinin çoğunluğu oyuna dayalıdır ve çocuğun etrafındaki ortamla olan bağımsız etkileşimleri bu sürece yön verir.

Oynayarak öğrenme deneyimleri, erken yaşlarda öğrenmenin doğrusal olmayan yapısını besler ve bağlılık ve kararlılığı teşvik eden süreç odaklı bir yaklaşımı destekler. Erken yaşlara yönelik hareketli ortamlarda, bu bireysel öğrenme yolları farklı çocukların aynı deneyimleri farklı biçimlerde geliştirmeleri anlamına gelir ve bu durum sınıf içinde belirsizliği de beraberinde getirerek planların ve hazırlıkların bundan etkilenmesine yol açar. Öğretmenler ve ortamları, çocukların bağımsız aktivitelerini desteklemek için onlara uygun ve anlamlı bir şekilde yanıt vermeye hazır olmalıdır.

Çocuklar sandığımızdan daha kabiliyetlidir; eğitimcilerin temel görevi, çocuklar bize kabiliyetlerinin kapsamını gösterdiklerinde onları desteklemektir.

Küçük çocuklar uygun bir ortamda etraflarındaki dünya ile etkileşime geçtiklerinde erken çocukluk ile ilişkili olan merak ve çok yönlü düşünme (ıraksak düşünme) durumları ortaya çıkar. Erken öğrenme ortamları, devamlı gelişim durumundadır ve çocukların öğrenme yolları açıldıkça olgunlaşırlar. Öğretmenler, sağladıkları birden çok öğrenme ortamı ile çocukların öğrenme yollarını beslemek ve bunlara yanıt vermek için çaba göstermelidir. Bu devamlı ortam sağlama yaklaşımı, çocukların öğrenmeleri ve gelişimleri için yüksek düzeylerde bağlılığın faydalı olduğu gerçeğine dayanır ve çocuğun, onun için anlamlı olacak biçimlerde deneyimler oluşturabilmesi için fırsatlar sağlamayı ve ilgisini çekmeyi amaçlar.

Bu duyarlı yaklaşımda, çocuk bir ortak olarak düşünülerek öğretme ve öğrenme sürecine daha fazla karmaşıklık ve belirsizlik katılır. Öğrenme alanları ve bu alanlardaki kaynaklar oyunlar yoluyla planlanıp sunulduğunda, çocuklar etkileşim kurmaya ve deneyim geliştirmeye yönlendirilebilir. Bir çocuğun nasıl öğrendiğini anlamak, ona farklı öğrenme deneyimleri arasında bağlantılar kurmasına yardımcı olacak nesneler, aktiviteler ve insanlar sağlamak için çok önemlidir. Birçok durumda bu, öğretmenlerin çocukların öğrenme alanları dahilinde ve bu alanlar genelinde öğrendiklerini hatırlamalarına, uygulamalarına ve aktarmalarına yardımcı olmak için atabilecekleri adımları düşünmelerini desteklediğinden, çocuğun ne öğrendiğini anlamaktan daha etkili olur. 

Öğretmenler, öğrenme düzeyini iyileştirmek için sağladıkları öğrenme ortamlarında oyuncu olmalıdır. Mardell ve diğerleri (2021), öğrenme düzeyini iyileştirmek için öğretmenler ve ortamlarının “deneyerek, hatalardan ders alarak ve pratiklerini geliştirerek bireysel ve toplu olarak öğretme biçimlerini iyileştirmek için oyuna dayalı bir düşünce yapısına sahip olmaları” gerektiğini öne sürmektedir. Bu oyuna dayalı düşünce yapısı, hem öğretmenlerin hem de ortamın çocukların öğrenmesini çeşitli öğrenme deneyimleri kapsamında ve genelinde meydana gelen bir süreç olarak desteklemelerine imkan vermelidir.

Besleyici ortamlar, çocukların farklı sosyal bağlamlarda farklı güven düzeyleri sergileyeceklerini kabul eder ve bu çeşitli ortak deneyimlerin sunacağı faydayı anlar. Ortak deneyimler, çocukların başkalarıyla iletişim kurmalarına ve birlikte hareket etmelerine ve böylece ortak ve kapsamlı öğrenme yolları geliştirmelerine olanak tanır. Öğretmenler, çocukların öğrenme deneyimleri dahilinde ve bu deneyimler genelinde imkan sağladıkları planlı ve anlık etkileşimler ve eylemler ile çocuklar için önemli bir ortak konumundadır.

Bu ortak öğrenme anlarının, çocukların düşünen ve öğrenen bireyler olarak gelişimlerini destekleme konusundaki önemi göz ardı edilemez. Ortak deneyimler öğretmenlere, çocukların düşüncelerini ve fikirlerini yeni bir çerçeveye oturtmak için gereken bağlamı sağlar ve sürekli bir ortak düşünce biçimini destekler. Yetişkinler, çocuklar öğrenme yollarını keşfederken onların merakı, iradesi ve sorgulamalarına yönelik en duyarlı ve etkili geri bildirimleri sağlar.

Sürekli bir ortak düşünme biçimi, öğretmenlerin çocuklarla etkili ve anlamlı bir şekilde bağlantı ve iletişim kurabilmelerine ve onlarla iş birliği yapabilmelerine olanak tanır. Bu ortak deneyimlerin çoğunu çocuklar başlatır ve öğretmenler öğrenme yoluna sonradan dahil olur. Bu yaklaşım, öğretmenlerin “çocukların karar zincirleriyle uyum sağlamalarına olanak tanır… Çocukların kendi öğrenme süreçlerini başlatmalarını bekler; ancak bu sürecin daha uzun ve karmaşık olmasına yardımcı olmak için karar zinciri boyunca eğitimcilerin sağladığı daha gelişmiş uzman yönlendirmesi öğrenmeye eşlik eder.” Bunlar, öğretmenlerin çocukların aktiviteleri, fikirleri, ilgi alanları ve düşünce biçimlerini destekleyerek onların öğrenmelerine, gelişim göstermelerine ve ilerleme kaydetmelerine katkı sağlayan zengin ortamlardır.

Matthew Silvester

Uluslararası Erken Yaşlar Eğitim Programı (IEYC), Uluslararası Eğitim Programı Müdürü, COBIS


Related post