Eğitim ve Öğretimin Ekonomi Üzerindeki Etkisi

 Eğitim ve Öğretimin Ekonomi Üzerindeki Etkisi

*Ulusların eğitim sistemlerinin,  ekonomik performansları ile nasıl bir ilişkisi var?

*Neden üniversite diplomasına sahip birçok çalışan, diploması olmayanlardan çok daha fazla kazanıyor?

Eğitim ve öğretimin ekonomi ile olan etkileşimini anlamak; bazı çalışanlar, işletmeler ve ekonomiler başarılı olurken diğerlerinin neden bocaladığını açıklamaya yardımcı olabilir.

İş gücü arzı arttıkça ücret oranlarında aşağı yönlü bir baskı oluşur. İşverenlerin iş gücü talebi, iş gücü arzına yetişemez ve ücretler genellikle düşer. İş gücü arzı fazlası, özellikle yeni çalışanlar için ciddi giriş engelleri bulunmayan sektörlerde görev yapan, diğer bir deyişle üstlendikleri görevler diploma veya özel bir eğitim almayı gerektirmeyen çalışanlara zarar verir.

Buna karşılık, yükseköğrenim ve eğitim gerekliliklerine sahip sektörler, çalışanlarına daha yüksek ücretler ödeme eğilimindedir. Artan ücretler, bu sektörlerde çalışma kapasitesine sahip iş gücü arzının daha az olmasının bir sonucudur ve gerekli eğitim- öğretim süreci oldukça maliyetlidir.

Eğitimin Uluslara Sağladığı Faydalar

Küreselleşme ve uluslararası ticaret, ülkelerin ve ekonomilerinin birbirleriyle rekabet etmelerini gerektirir. Ekonomisi güçlü  ülkeler, diğer ekonomilere karşı rekabet avantajı ve karşılaştırmalı üstünlükler elde ederken,  tek bir ülkenin belirli bir sektörde uzmanlaşması nadir görülen  bir durumdur. Gelişmiş ekonomi, küresel pazarda farklı rekabet avantajları ve dezavantajları olan çeşitli sektörlerden oluşur. Bir ülkenin iş gücünün eğitim ve öğretim düzeyi,  o ülkenin ekonomisinin ne kadar iyi performans göstereceğini belirleyen önemli bir etkendir.

Mesleki Eğitimin Ekonomi Üzerindeki Etkisi

Güçlü bir ekonomi, diğer ülkelerin ekonomilerine karşı rekabet avantajına sahip olabilecek düzeyde sektör faaliyetleri gösterme kapasitesi olan bir iş gücüne sahiptir. Uluslar, vergi indirimleri aracılığıyla eğitimi teşvik etmeyi, çalışanlara eğitim olanakları sağlamayı veya daha nitelikli bir iş gücü yaratmak için tasarlanan çeşitli araçlar sunmayı deneyebilir. Bir ekonominin tüm sektörlerde rekabet avantajı elde etmesi pek mümkün olmasa da ekonomi, nitelikli uzmanların daha kolay şekilde eğitim aldıkları birkaç sektöre odaklanabilir.

Eğitim düzeylerindeki farklılıklar, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri birbirinden ayıran önemli bir etkendir. Coğrafya ve kullanılabilir kaynaklar gibi diğer etkenler burada rol oynasa da iyi eğitimli çalışanlar, ekonomi ve pozitif dışsallıkların tamamında etki sahibidir. Dışsallık, iyi eğitimli iş gücü sayesinde,  ekonomi üzerinde pozitif etki yaratabilir. Bir başka  deyişle şirketlerin tümü, çalışanları istihdam edebilecekleri  nitelikli iş gücü havuzuna sahip olma gibi dış etkenden faydalanır. Bazı durumlarda,  nitelikli iş gücü büyük oranda belirli bir coğrafi bölgede yoğunlaşmış olabilir. Bunun sonucunda benzer işletmeler, nitelikli çalışanları sayesinde aynı coğrafi bölgede toplanabilir (örneğin, Silikon Vadisi, Kaliforniya gibi).

İşverenler için

İdeal olarak işverenler, üretken ve yönetime daha az ihtiyaç duyan çalışanlar isterler. İşverenler, çalışan eğitimine ilişkin masrafları karşılayıp karşılamama konusunda karar verirken birçok etkeni de göz önünde bulundurmalıdır.

  • Eğitim programı, çalışanların üretkenliğini artıracak mı?
  • Üretkenlik artışı, eğitimin tamamını veya bir kısmını karşılama maliyetine yönelik güvence sağlayacak?
  • İşveren,  eğitim masraflarını karşılarsa,çalışan, eğitim programı tamamlandıktan sonra şirketten ayrılarak rakip bir şirkette çalışmaya başlar mı?
  • Yeni eğitim alan çalışan, daha yüksek bir ücrete hak kazanabilecek mi?
  • Çalışanın daha yüksek bir ücret için pazarlık gücü veya avantajı artacak mı?
  • Eğitim sonucunda ücret artışı garanti edilirse, üretkenlik ve kâr artışı, maaş zamlarını ve eğitim programının toplam maliyetini karşılamak için yeterli olacak mı?

İşverenlerin, yeni eğitim alan çalışanlarının şirketten ayrılmaları konusunda temkinli olması gerekir. Birçok işveren de eğitim masraflarının şirket tarafından ödenmesi karşılığında, çalışanların belirli bir süre  şirkette kalmasını zorunlu tutar.

Çalışanlar için

Çalışanlar, yetkinliklerini ve becerilerini geliştirip iyileştirerek kazanç potansiyellerini arttırırlar.Bir çalışan belirli bir iş kolu  hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olurlarsa,  sektörü o kadar iyi anlarlar ve işveren için çok daha  değerli hale gelirler. Çalışanlar, daha yüksek bir ücret kazanmak için ileri teknikler veya yeni beceriler öğrenmek isteyebilir. Çalışanlar genellikle, işverenlerin elde ettiği üretkenlik kazancından daha küçük bir oranda ücret artışı bekleyebilir. Çalışanların bir eğitim programına katılıp katılmama konusunda karar alırken birkaç etkeni göz önünde bulundurması gerekir.

  • Ne oranda bir üretkenlik artışı beklenebilir?
  • Çalışanın, eğitim programına katılmasına yönelik bir maliyet var mı?
  • Çalışan, programın maliyetine yönelik güvence sağlayacak bir ücret artışına hak kazanacak mı?
  • İlgili alanda daha iyi eğitime sahip uzmanlara yönelik iş gücü piyasası koşulları neler?
  • İş gücü piyasası, ilgili uzmanlık alanında eğitimli iş gücüne önemli ölçüde doymuş durumda mı?

Bazı işverenler eğitim masraflarının tamamını veya bir kısmını karşılasa da bu imkan her zaman sunulmayabilir. Ayrıca, programın ücretinin ödenmemesi durumunda çalışan gelir kaybedebilir ve çalışılan mesai saati de azalır.

Ekonomi için

Birçok ülke, bilim ve teknoloji gibi yeni sektörlerde görev yapabilecek çalışanlar yetiştirebilen bir eğitim sistemi geliştirmeye büyük önem veriyor. Bu durum kısmen, gelişmiş ekonomilerdeki daha eski sektörlerin, daha az rekabetçi olmasından ve dolayısıyla sektörel alana hakim olmaya devam etme imkanlarının  azalmasından kaynaklanıyor. Aynı zamanda, herkesin eğitim hakkına sahip olduğunu savunan inancın artması ile birlikte, toplumun temel eğitimini iyileştirmeye yönelik bir hareket başladı.

Ekonomistler “eğitimden” bahsederken odaklandıkları nokta tam olarak çalışanların üniversite eğitimi almaları değil. Eğitim genellikle belirli seviyelere ayrılır.

Eğitimli çalışanlar, okuryazarlık ve eleştirel düşünme gerektiren görevleri daha verimli bir şekilde yerine getirebileceğinden, bir ülkenin ekonomisi, eğitimli çalışanların oranı arttıkça daha üretken hale gelir. Öte yandan, daha yüksek seviyede eğitim almanın da bir maliyeti var.Ülkeler, eğitimden faydalanmak için kapsamlı bir yüksekokul veya üniversite ağı sağlamak zorunda değil; temel okuryazarlık programları sunabilir ve yine de ekonomik gelişme kaydedebilirler.

Nüfusunun büyük bir kısmı eğitimine devam eden veya bir okuldan mezun olan vatandaşlardan oluşan ülkeler, daha az eğitimli çalışanların bulunduğu ülkelere göre,  daha hızlı bir ekonomik büyüme gösterirler. Sonuç olarak birçok ülke, ekonomik performansı iyileştirmek için ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde eğitime yönelik finansman sağlamaktadır. Bu anlamda eğitim, daha iyi bir ekipmana yatırım yapmaya benzer şekilde beşeri sermayeye yapılan bir yatırımdır.

UNESCO ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na göre, nüfus genelinde bir okula kaydolan ortaöğretim yaşındaki çocukların sayısının, i ortaöğretim yaşındaki çocukların toplam sayısına oranı (okula kayıt oranı olarak adlandırılır) gelişmiş uluslarda gelişmekte olan uluslara göre daha yüksektir.

Okula  kayıt oranı, eğitim harcamasını gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) yüzdesi olarak hesaplamaya göre farklılık gösterir. Bu hesaplama, her zaman ülke nüfusunun eğitim düzeyiyle yakından ilişkili değildir. GSYİH, bir ulusa yönelik mal ve hizmetlerin çıktısını temsil eder. Dolayısıyla GSYİH’nin büyük bir kısmını eğitime harcamak her zaman ülke nüfusunun daha eğitimli olduğu anlamına gelmez.

İşletmeler için çalışanın zihinsel becerisi,  şirket varlığı olarak değerlendirilebilir. Bu varlık, satılabilen ürün ve hizmetler oluşturmak için kullanılabilir. Bir şirket ne kadar fazla sayıda iyi eğitimli çalışan istihdam ederse söz konusu şirket teorik olarak o kadar iyi üretim yapabilir. İşverenlerin, eğitime varlık gözüyle baktığı bir ekonomi, çoğunlukla bilgi tabanlı bir ekonomi olarak adlandırılır.

Herhangi bir kararda olduğu gibi eğitime yatırım yapmak da çalışan için fırsat maliyeti oluşturur. Sınıfta geçirilen saatler, daha az çalışma süresi ve daha düşük kazanç anlamına gelir. Ayrıca  işverenler, bir işin tamamlanması için üstlenilmesi gereken görevler daha yüksek bir eğitim seviyesini zorunlu kıldığında daha yüksek ücretler ödemek zorunda kalırlar. Sonuç olarak, çalışanın geliri kısa vadede düşebilir; ancak ücretlerin eğitim tamamlandıktan sonraki dönemlerde yükselmesi olasıdır.

Kaynak: investopedia

Eğitim Ekonomisi

Related post