COVID-19 Salgını Avrupa’daki Okulları Nasıl Etkiledi?

 COVID-19 Salgını Avrupa’daki Okulları Nasıl Etkiledi?


Sara Mariani – Avrupa Ekonomi, Politika Analizi ve İşleri Merkezi

Küresel COVID-19 pandemisi, günümüz toplumlarını birçok yönden etkiledi ve eğitim gibi güçlü olduğu düşünülen kurumların ne kadar zayıf olduğunu ortaya koydu.

COVID-19 pandemisi, dünya genelinde eğitim sistemlerini derinden etkiledi, okulların, üniversitelerin ve yüksekokulların neredeyse tamamen kapatılmasına yol açtı.

Eğitim- öğretim sistemi , pandemi döneminde mecburen uzaktan eğitime dönüşmek zorunda kaldı. Online eğitim, öğrencilerin evlerinde kalarak kendi çabalarıyla eğitimlerine devam ettikleri bir yöntem haline geldi.

2020 Mart ayı ortası ile Mayıs ayı başlarında Avrupa’da , çalışanlar da evlerinde kendileri için birer ofis ortamı yarattılar. Birçok Avrupa ülkesinde de okul ve üniversiteler Eylül ayına kadar kapalı olacağından bu durum yeni zorluklar getirecek.

Pandemi döneminde uzaktan eğitim işe yarayabilir mi?
Okula gitmek, yani yüz yüze eğitim, becerileri artırmak için uygulanabilecek en iyi öğretim şeklidir. Yüz yüze eğitimde okulda geçirilen zaman öğrencilerin sosyal becerilerinin ve sosyal bilincinin artmasına katkı sağlar. Okulda geçirilen zaman kısa bir süreliğine de olsa azaldığında , bu öğrencilerin becerilerinin gelişimi açısından negatif sonuçlar getirecektir.


Peki COVID-19 nedeniyle okulların geçici olarak kapatılmasının, öğrenmeyi ne oranda etkileyeceğini tahmin edebilir miyiz?


Artık yeni bir dünyada yaşadığımız için bunu tam olarak tahmin edemeyebiliriz fakat yaklaşık bir sonuca ulaşmak için başka çalışmaları kullanabiliriz.

Teknoloji, öğretmenlerin ve öğrencilerin ders kitaplarının çok ötesinde, birden fazla biçimde ve zaman ve mekanı doldurabilecek şekillerde özel materyallere erişebilmelerini sağlamaktadır; ancak teknolojiye erişememe veya iyi bir internet bağlantısının olmaması halinde bu durum, özellikle dezavantajlı ailelerde yetişen çocuklar için hayat boyu öğrenmenin önünde bir engel teşkil eder.

Çünkü bilgisayarı veya tüm ailenin bağlantı kurmasına imkan verecek düzeyde internet bağlantısı olmayan öğrencilerin olduğu bir gerçek. Bazı Avrupa hükümetleri, bu konuda dezavantajlı olan ailelere destek sağlamak için bazı önlemler aldılar. İspanya’da kısa bir süre önce yürürlüğe giren bir kanuna göre, okul yemeği alan öğrencilerin aileleri, okulların kapatıldığı dönemde mali yardım veya doğrudan gıda yardımı alma hakkına sahip oldu.

Hollanda hükümeti, genel olarak öğrenciler için ve evde yeterli ekipmanı bulunmayan mesleki eğitim öğrencileri için dizüstü bilgisayar alımına yönelik 2,5 milyon Euro bütçe ayırdı.

Portekiz’de ulusal bir TV kanalı, özellikle internet erişimi ve/veya bilgisayarı olmayan öğrencileri hedefleyerek, okul çağındaki tüm öğrenciler için farklı konularda dersler yayınlıyor.

İrlanda’da Eğitim ve Beceriler Bakanlığı’nın yayımladığı özel bir kılavuz, eğitim açısından dezavantajlı olma riski taşıyan ilköğretim düzeyindeki ve ilköğretim sonrası öğrencileri desteklemek için okullara ve öğretmenlere yönelik tavsiyeler ve pratik kaynaklar sağlıyor.

Benzer girişimlere Avrupa’nın diğer bölgelerinde de rastlanabilir. Bunlar, toplumlarımızda koronavirüs pandemisinin artırdığı sosyal ve eğitime ilişkin eşitsizlikleri ele almak için gereken en acil ve temel önlemleri yansıtıyor.
Öte yandan, Avrupa ülkelerinin eğitimde desteklediği bu girişimlerin uygulanabilmesi için zamana ihtiyaç var ve yakın gelecekte, dezavantajlı durumda olan çocuklar yeni eğitim modeline katılmakta zorlanabilecekler.
Bu yeni zorluklar bizi çaresiz bırakmış, yeni düzenlemeler ve yöntemler bulmaya itmiştir.


Uzaktan eğitim konusunda ise 4 farklı sorun ile karşı karşıyayız.

Burada, ilk olarak gizlilik sorununun altını çizmek gerekir. Görüntülü dersler için kendilerinin uygun gördüğü ders programlarını dayatmaya çalışan ebeveynler var. Bu, okulun müdahaleye hiçbir şekilde izin vermemesi gereken bir alana müdahale edildiği anlamına geliyor. Ayrıca ebeveynler değerlendirme sürecine de karışmamalı , çünkü bu süreç sadece öğretmenlerin sorumluluğunda. Kısacası, COVID-19 döneminde aslında öğretmenlere özgü mesleki etik kurallarına dair tüm parametreler atlanmış görünüyor.

Uygulamalı derslerde ortaya çıkan nesnel zorlukları da unutmamak gerekir. Üniversitelerdeki kimya laboratuvarları ve müzik dersleri bu açıdan oldukça etkilendi. Öğrenci, görüntülü derslerle ellerini veya vücut duruşunu doğru şekilde yöneterek ilgili nesneyi kullanmayı nasıl öğrenebilir?

Okul hayatını karakterize eden aidiyet, katılım, empati, bağlılık, arkadaşlık ve etkileşim duyguları nasıl korunabilir?
Okulların kapatılması ile psikolojik ve sosyal etkiler büyük oranda riske atıldı ve gereksiz sorunlar olarak tanımlanan bu hususlar genellikle gözardı edildi.

Pandemi döneminde depresyon geçirme oranı arttı. Bu durum, Lancet Psychiatry Dergisi’nde yayımlanan bir makalede, Uluslararası Covid-19 İntiharı Önleme Bilimsel Araştırma İşbirliğini kuran 42 uzmandan oluşan bir grup tarafından doğrulandı. Buna göre, bu sorunu çözmek veya en azından azaltmak için hala harekete geçilebilir.

Diğer yandan bu noktada, “zayıf” kişilerin bu duruma en şiddetli şekilde maruz kalan kişiler olduğu inkar edilemez bir gerçektir.

Son olarak, Avrupa’da çok sayıda görünmez kişi vardır. COVID-19 salgını , bu kişilerin çoğunlukla hibe alamamalarıyla sonuçlanan siyasi öncelikler ile daha görünmez bir hale gelmelerine neden olmuştur.

Engelli öğrenciler ve bu öğrencilerin aileleri bu zorunlu dışlanmadan büyük oranda etkilendi. Bu grupta olanların özel ihtiyaçlarının karşılanması ve maruz kaldıkları dışlanmayı azaltmak için çok az sayıda cesur girişimde bulunulduğunu görüyoruz. Şüphesiz, bu zorunlu yalnızlık, psikolojik açıdan ve yaşama isteğini artırmak için gerekli olan kişiler arası ilişkiler bakımından ciddi bir sekteye veya kayba yol açtı.

Sağlık ihtiyaçları, akıl sağlığı ve refahı da içermeli. Ancak bu, salgın döneminden sonra da hem öğrenciler hem de öğretmenler için bir zorluk olmaya devam edecek gibi görünüyor. Mevcut pandemi döneminde, öğretmenler arasında yapılan anketler, birçok öğretmenin okulların kapatılması, online eğitim ve okula geri dönmeleri konusundaki belirsizlikler nedeniyle yüksek düzeylerde stres ve kaygı sorunu yaşadıklarını gösteriyor.

Bir sonraki zorluk ise okulların ve üniversitelerin yeniden açılması ile bu duyguların bastırılması olacaktır.


Peki bu olumsuz etkileri azaltmak için neler yapılabilir?

Okullar, yeniden açıldığında öğrenme kaybını gidermek için kaynaklara ihtiyaç duyulacaktır. Bu kaynakların nasıl kullanılacağı ve özellikle bu durumdan olumsuz etkilenen çocukların nasıl hedefleneceği ise henüz yanıtlanmamış bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Öğrenmeye yönelik değerlendirmelerin önemine ilişkin kanıtlar göz önünde bulundurulduğunda, okulların, sınıf içi değerlendirmeleri atlamak yerine erteleme durumunu da düşünmesi gerekir. Yeni mezunlar ile ilgili olarak politikalar, daha uzun işsizlik sürelerinden kaçınmak için bu kişilerin işgücü piyasasına katılımını desteklemelidir.


Sara Mariani / Avrupa Ekonomi, Politika Analizi ve İşleri Merkezi

Sara Mariani

Related post