Bugünün okulları yarının ekonomisini belirleyecek!

 Bugünün okulları yarının ekonomisini belirleyecek!

Andreas Schleicher – OECD Eğitim ve Beceriler Başkanlığı Direktörü

Koronavirüs (COVID-19) pandemisi nedeniyle dünya genelinde 1,6 milyar öğrenci okulundan ayrı kalmıştır. Bu öğrencilerin bazıları, ailelerinin de desteği ile kapalı okul kapılarının ardında alternatif öğrenme fırsatları aracılığıyla kendi yollarını bulabilmektedir ve öğrenmeye heveslidir. Ancak birçoğu, özellikle de en marjinal gruplarda bulunan ve dijital öğrenme kaynaklarına erişemeyen veya kendi başlarına öğrenmek için gerekli desteğe, dayanıklılığa ve bağlılığa sahip olmayan öğrenciler, okulları kapandığında eğitim sisteminin tamamen dışında kalmıştır.

Bu süreç, öğrencilerin öğretmenleri ve akranları ile yakın bir iletişim kurarak ve okulların sunduğu çeşitli hizmetleri kullanarak eğitim alabilmesi sayesinde erişebildiği birçok faydayı herkesin görmesine olanak tanımıştır. Okulların ve öğretmenlerin önemine dair oluşan bu kamu bilinci, toplumların ve ebeveynlerin okullar ve öğretmenler için daha fazla bağlılık ve destek sunmalarına yardımcı olabilir. Pandeminin sağlığa ilişkin ve ekonomik maliyetlerinin sebep olacağı ekonomik düzenlemelerden dolayı finansal açıdan önemli oranda kemer sıkma önleminin uygulanması muhtemel olduğundan bu konu önemlidir.

Bugünün okulları yarının ekonomisini belirleyecek

Kamunun ilgisinin çoğunlukla sağlık ve istihdam ile ilgili yakın gelecekteki zorluklara yoğunlaşması doğaldır; ancak okulların kapanmasının ardından meydana gelen öğrenme kayıpları, bireylerin ve ulusların ekonomik refahı üzerinde uzun vadede olumsuz etkilere neden olacaktır. Düşük vasıflı kişiler daha az üretken olacak, ekonomik ve sosyal faaliyetlere daha az katılabilecek ve büyük bir olasılıkla sosyal transferler alacaktır. Ayrıca, pandeminin doğrudan bir sonucu olarak geçici bir süreliğine maruz kalınacak olan ekonomik etkiden farklı olarak bu etkiler muhtemelen kalıcı olacaktır. Kısacası, bugünün okulları yarının ekonomilerini belirleyecektir.

Okulların kapanmasının öğrencilerin gelecekteki gelişimi üzerinde ne gibi etkileri olacağını tam olarak öngörmek zor olsa da ekonomist Eric Hanushek ve ekonomist Ludger Woessmann, kapatmalardan etkilenen 1 ila 12. sınıf öğrencilerinin tüm hayatları boyunca %3 daha az gelire sahip olacağını tahmin etmektedir. Bu tahmine göre, bu öğrencilerin şimdiye kadarki öğrenme kayıpları, ortalama bir okul yılının üçte birinin kaybedilmesine denktir (bildiklerimize göre bu makul bir tahmindir) ve okulların 2020’nin üçüncü çeyreğinde normale döneceği varsayılmaktadır. Hanushek ve Woessmann bu tahmini ekonomilerimiz üzerinde de uygulamış ve Güney Afrika’da 504 milyar ABD dolarından, ABD’de 14,2 trilyon ABD Doları ve Çin’de 15,5 trilyon ABD dolarına kadar değişen sarsıcı ve uzun vadeli bir maliyete ulaşmıştır. Bu aksamalar, bazı ülkelerde olduğu gibi yeni eğitim öğretim yılında da devam ederse bu kayıplar oransal olarak büyüyecektir.

Bazı kişiler, okullar yeniden açıldığında öğrencilerin açığı kapatacağını savunsa da süreç eskisi gibi devam ettiği müddetçe bu, gerçekleşmesi zor bir ihtimaldir. OECD’nin PISA değerlendirmelerine ilişkin sonuçlar, son yirmi yıl içinde OECD ülkelerinde bulunan öğrencilerin öğrenme sonuçlarında genel bir iyileşme olmadığını göstermektedir ve bunlar, pandemi olmayan ve sadece geçtiğimiz on yılda öğrenci başına %15’ten fazla eğitim reformu ve harcaması yapılan bir döneme ait sonuçlardır.

Eğitim gibi büyük, karmaşık ve köklü bir süreci değiştirmenin mümkün olmadığını düşünerek, eğitimin iyileştirilmesi üzerinde çok fazla kafa yormamak cezbedici gelebilir. Öte yandan, dünyanın önde gelen eğitim sistemlerinden birçoğu çok kısa bir süre önce PISA’daki konumlarına ulaşmıştır. Estonya, öğrenci başına yaptığı harcama OECD ortalamasından yaklaşık %30 daha düşük kalmasına rağmen, OECD ülkeleri arasında istikrarlı bir şekilde zirveye yükselmiştir. Portekiz, 2008 mali krizinden ciddi olarak etkilenmesine rağmen OECD ortalama düzeyine ulaşmış ve Polonya da aynı şekilde ilerlemiştir. Arnavutluk, Moldova Cumhuriyeti, Peru ve Katar gibi OECD ortalamasının oldukça altında performans gösteren bazı ülkeler, öğrencilerinin performansında önemli iyileşmeler görmüştür. Yani bu süreci iyileştirmek mümkündür.

Kalıplaşmış fikirleri yıkma

Eğitim konusunda zorlanmamızın nedenlerinden biri de, düşünce yapımızın birçok kalıplaşmış fikre göre şekillenmesidir.

Yoksul öğrenciler, hiçbir zaman okulda başarılı olamaz. Bu doğru değildir. Daha önce yapılan bir PISA matematik testinde Şanghay’daki en dezavantajlı çocukların %10’u, Amerika’nın büyük kentsel bölgelerindeki en avantajlı öğrencilerin %10’undan daha başarılı olmuştur.

Göçmenler, uluslararası karşılaştırmalarda ülkenin performansını düşürmektedir. Bu doğru değildir. PISA, göçmenlerin oranı ile eğitim sisteminin niteliği arasında herhangi bir ilişki olmadığını ortaya koymaktadır ve göçmen öğrencilerin yerleştiği okul sistemleri, geldikleri ülkelerden çok daha büyük önem taşımaktadır.

Az kişilik sınıflar her zaman daha iyi sonuçlar alınacağı anlamına gelir. Bu doğru değildir. Esasen, yüksek performans gösteren eğitim sistemleri, daha az kişilik bir sınıf ile daha iyi öğretmen arasında bir tercih yapmaları gerektiğinde her zaman ikinci seçeneği tercih etmektedir.

Öğrenmeye daha fazla zaman ayırmak, her zaman daha iyi sonuçlara ulaşılmasını sağlar. Bu doğru değildir. Finlandiya’daki eğitim saatleri, BAE’de öğrencilerin derslere harcadığı zamanın yarısından biraz fazladır; ancak Finlandiya’daki öğrenciler, kısa bir sürede çok daha fazla şey öğrenirken BAE’deki öğrenciler daha uzun bir sürede çok daha az şey öğrenebilmektedir.

Günümüzün eğitim liderlerinden ders alma

İyi haber ise hızlı bir şekilde iyileşen eğitim sistemleri hakkındaki bilgimizin geniş ölçüde artmasıdır. Başlangıç olarak, yüksek performans gösteren eğitim sistemlerindeki liderler, vatandaşlarını geleceğe değer vermeleri gerektiğine inandırmıştır. Çinli veya Japon ebeveynler ve büyükanne ve büyükbabalar son paralarını geleceklerine, yani çocuklarının eğitimine yatıracaktır. Batı dünyasının büyük bir kısmı, uluslarının yüksek miktardaki borcu nedeniyle çocuklarının geleceğine yatıracakları parayı halihazırda tüketime harcamıştır.

Öte yandan, eğitime büyük oranda değer vermek denklemin sadece bir parçasıdır. Denklemin diğer bir parçası ise her öğrencinin eğitilebileceğine duyulan inanç ve eğitimin niteliğine verilen önceliktir. Yüksek performans gösteren eğitim sistemlerinde ebeveynler ve öğretmenler, tüm öğrencilerin yüksek standartları karşılayabileceğine ve karşılaması gerektiğine inanır ve bu inanç, öğrenci ve öğretmen davranışında kendini gösterir.

Eğitime büyük oranda değer vermek denklemin sadece bir parçasıdır. Denklemin diğer bir parçası ise her öğrencinin eğitilebileceğine duyulan inanç ve eğitimin niteliğine verilen önceliktir.

Hiçbir yerde, okul sisteminin niteliği öğretmenlerin niteliğinin önüne geçmemiştir. En üstün okul sistemleri, öğretmen kadrosunu dikkatlice seçmekte ve eğitmektedir. Dahası, öğretmenlerin iyi uygulamaları şekillendirmek için birlikte çalışabilecekleri bir ortam sağlamakta ve öğretmenlerin kariyerlerinde yükselmelerini teşvik etmektedir.

Üstün performans gösteren okul sistemleri aynı zamanda, tüm sistem genelinde yüksek kaliteli eğitim sağlamakta ve bu sayede her öğrencinin mükemmel bir öğretim sürecinden faydalanmasına imkan tanımaktadır. Bunu başarmak için en zorlu okullara en deneyimli müdürleri atamakta ve en yetenekli öğretmenleri ise en zorlayıcı sınıflarda görevlendirmektedirler. Sistemin tamamında politika ve uygulamaları uyumlu hale getirmekte, idari uyum yerine iyileşme ve yeniliği teşvik eden sağlam sorumluluk sistemlerini kullanarak, bunların sürdürülebilir bir süre boyunca uyumlu olmalarını ve tutarlı bir şekilde uygulanmalarını sağlamaktadırlar.

Üstün performans gösteren okul sistemleri ayrıca, öğretmenlerini yenilikçi olmaya, kendilerinin ve iş arkadaşlarının performanslarını iyileştirmeye ve daha iyi uygulamalara yol açan mesleki gelişimin peşinden gitmeye teşvik etmektedir. Ülkelerin, dijital çağda verilen sözleri tutmak için yalnızca yeni araç kullanımına yönelik olarak değil aynı zamanda yeni araçların geliştirilmesine yönelik öğretmen kapasitesi oluşturmak için ikna edici stratejilere ihtiyacı vardır ve politika belirleyicilerin bu gündeme dair destek oluşturma konusunda daha iyi olmaları gerekecektir. Tüm bu değişimlere eşlik eden belirsizlikler göz önünde bulundurulduğunda, statükonun her zaman çok sayıda savunucusu olacaktır.

Geleceğe yönelik olarak gereken becerilerin geliştirilmesi

Çevrimiçi ve uzaktan eğitim için bir altyapı oluşturmaya yönelik halihazırda devam eden çabalara katkıda bulunmak ve öğrencilerin ve öğretmenlerin kapasitelerini bu şekilde öğrenmeye ve öğretmeye uygun olarak geliştirmeye devam etmek oldukça önemlidir. Pandemi sırasında okul dışındayken etkin öğrenme; özerklik, bağımsız öğrenme kapasitesi, idari işlevler, kendi kendini izleme ve çevrimiçi öğrenme kapasitesi hususlarının önemini artırmıştır. Buna bağlı olarak, okula dönme planları, tüm öğrencilerin bu gerekli becerileri geliştirmesine ilişkin daha maksatlı çabalara odaklanmalıdır. Bu, öncelikle COVID-19 için aşı uygulamaları veya tedavi yaygınlaşana kadar herhangi bir okula dönüş sürecinin, gelecekteki salgınlar sonucu en azından yerel olarak yeniden kesintiye uğraması gerekebileceğinden önemlidir. Ancak pandemi dışında da öğrencilerin, birçok farklı uzaktan eğitim yöntemini kullanarak eğitim alabilmeleri halinde, okul dışında da öğrenme sürelerini ve öğrenme fırsatlarını genişletmeleri için fırsatlar bulunmaktadır. Okulların yeniden açılmasına dönük planlar, müfredatı tüm öğrenciler için erişilebilir kılmak üzere karma yöntemleri dikkate almalıdır.

Bir bakıma, koronavirüs krizi çoğu zaman uyumun ödüllendirilmesine yönelik olarak düzenlenmiş hiyerarşik yapıların hakimiyeti altında kalan birçok eğitim sisteminde şimdiye kadar etkin olmayan büyük bir yenilik potansiyelini açığa çıkarmıştır. Okullarda yenilik için daha eşit şartlar oluşturmak önemlidir. Hükümetler, önemli fikirlerin geliştirildiği ve paylaşıldığı bir işbirliği kültürünü ve mesleki özerkliği güçlendirmeye yardımcı olabilir. Hükümetler ayrıca, finansman konusunda destek sağlayabilir ve işe yarayan yöntemlerin profilini yükseltecek ve bunlara yönelik talebi artıracak teşvikler sunabilir. Ne var ki hükümetler tek başına yalnızca bu kadarını yapabilmektedir. Silikon Vadisi, hükümet yenilik yaptığı için değil, yenilik koşullarını oluşturduğu için süreçlerini başarıyla yürütmektedir. Benzer şekilde hükümetler, sınıfta yenilik yapamaz; ancak dönüştürücü fikirlerin üretilebileceği kanıta dayalı ve yeniliğe elverişli bir ortam oluşması için gerekli sistemleri açarak yardımcı olabilirler. Bu, sistem içerisinde yeniliği teşvik etmek ve dışarıdan gelen yaratıcı fikirlere açık olmak anlamına gelir. Pandemiden çıkardığımız bir diğer önemli ders de budur.

Pandemi sürecinde kazanılan birçok faydalı deneyimin her şey “normale” döndüğünde kaybedilmemesi ve eğitimin ileriye dönük olarak geliştirilmesi için fikir vermesi çok önemlidir.

Özellikle pandeminin yarattığı belirsizlik ortamında yenilik, dayanıklılık ve değişime yönelik desteği harekete geçirmek için eğitim sistemlerinin, ihtiyaçların iletilmesi ve değişime yönelik destek oluşturma konusunda daha iyi hale gelmesi gerekmektedir. Kapasite gelişimi ve değişim yönetimi becerilerine yatırım yapmak son derece önemlidir ve öğretmenlerin, sadece teknolojik ve sosyal yeniliklerin uygulanmasında değil, aynı zamanda bunların tasarlanması konusunda da değişimin aktif temsilcileri olmaları gerekmektedir. Bu, aynı zamanda, eğitim sistemlerinin değişimin önemli temsilcilerini belirleme konusunda daha başarılı olmaları ve bu temsilcileri desteklemeleri ve yenilikleri ölçeklendirmek ve yaymak için daha etkin yollar bulmaları gerektiği anlamına da gelmektedir. Pandemi sürecinde kazanılan birçok faydalı deneyimin her şey “normale” döndüğünde kaybedilmemesi ve eğitimin ileriye dönük olarak geliştirilmesi için fikir vermesi çok önemlidir. Bu bağlamda; başarıyı takdir etmek, ödüllendirmek ve kutlamak için daha iyi yollar bulunmalı ve yenilik temsilcilerinin risk almalarını ve yeni fikirlerin doğmasını teşvik etmelerini kolaylaştırmak için mümkün olan tüm adımlar atılmalıdır.

Özetlemek gerekirse bu kriz, eğitim sistemlerimizdeki birçok yetersizliği ve eşitsizliği açığa çıkarsa da, şu anki durum aynı zamanda, her şey “normale” döndüğünde statükoya geri dönmeme ihtimalini de içinde barındırmaktadır. Pandeminin eğitimi aksatmasına rağmen bu aksaklıklar, önceden belirlenmiş etkilere sahip değildir. Bu aksaklıklardan nasıl etkileneceğimizi, bunlara vereceğimiz toplu ve sistemsel yanıtların niteliği belirleyecektir. Bu anlamda, öğrenme sonuçlarında önemli iyileştirmeler sağlamak temel etken olacaktır. Bazı ülkelerdeki iyileşmelerin gösterdiği gibi görevimiz imkansızı başarmak değil, mümkün olanı ulaşılabilir hale getirmektir. Mevcut durumda parlak bir geleceği olmayan milyonlarca öğrenciye başarılı bir gelecek sağlamak tamamen bizim elimizdedir. Öncelikle eğitimi iyileştirmediğimiz takdirde, gelecekte hem COVID-19’dan etkilenen öğrenci topluluğu hem de uluslar için büyük ekonomik kayıplar meydana gelecektir.  Öngörülen kayıplar, iyileşme konusundaki olağanüstü çabaları haklı çıkaracak kadar fazladır.

Kaynak : Andreas Schleicher – OECD Eğitim ve Beceriler Başkanlığı Direktörü

Andreas Schleicher

Related post